Shriti Vadera, bankacılıktan kamu politikalarına uzanan kariyeriyle ve zorlu kriz dönemlerindeki kararlı liderliğiyle tanınan vizyoner bir isimdir. Uganda doğumlu bir göçmen aileden çıkarak Birleşik Krallık’ta Lordlar Kamarası üyeliğine ve büyük şirketlerin yönetim kurulu başkanlığına uzanan yolculuğu, finans sektöründe ilham verici bir başarı hikâyesidir.
Vadera’nın liderlik hikayesi; stratejik karar alma yöntemleri, kriz yönetiminde uyguladığı politikalar, bankacılıkta dijital dönüşüm vizyonu, sürdürülebilirlik ve küresel yönetişim konularına yaklaşımı ile kişisel liderlik felsefesini bütünleşik bir bakış açısıyla ortaya koymaktadır. Bu makalede, Shriti Vadera’nın çok yönlü liderlik deneyimi farklı başlıklar altında ele alınacak; örnek olaylar, uyguladığı yöntemler ve çıkarımlarla desteklenerek finans sektöründeki profesyonellere yol gösterici içgörüler sunulacaktır.
Shriti Vadera’nın liderlik yolculuğu, çok kültürlü ve zorlu bir geçmişe dayanır. 1962’de Uganda’da Hint kökenli bir ailede doğdu. 1972’de Idi Amin rejimi Asyalı Ugandalıları sınır dışı edince ailesi önce Hindistan’a, ardından İngiltere’ye göç etti.
İngiltere’de Northwood College ve Oxford Üniversitesi’nde felsefe, politika ve ekonomi eğitimi aldı. Bu eğitim, analitik düşünme ve disiplinler arası bakış açısı geliştirmesini sağladı. Kariyerine Warburg/UBS yatırım bankasında başladı; 14 yıl boyunca gelişmekte olan piyasalara odaklandı. Bu süreçte bazı hükümetlere danışmanlık yaptı, Güney Afrika Telekom’un özelleştirme sürecinde görev aldı. Sahadaki bu deneyim, kamu politikalarındaki ileriki rollerine zemin hazırladı.
1999-2007 arasında İngiltere Hazine Bakanlığı Ekonomi Danışmanları Konseyi’nde görev aldı. Rekabet, verimlilik, uluslararası finans ve kalkınma konularında politika geliştirdi. Kamu-özel sektör ortaklıkları ve devlet varlıklarının yönetiminde aktif rol oynadı. Böylece kamu ile özel sektör arasında köprü kuran bir profil çizdi.
2007’de Başbakan Gordon Brown tarafından Lordlar Kamarası’na ömür boyu üye (Barones) olarak atandı. Ardından Kabine Ofisi, İş Dünyası ve Uluslararası Kalkınma Bakanlığı’nda bakanlık yaptı. Seçilmiş bir meclis üyesi olmadan üst düzey görevlere gelmesi alışılmadık olsa da, kriz dönemlerindeki etkili çalışmalarıyla öne çıktı. 2008 finans krizine verilen hükümet yanıtının şekillenmesinde kilit rol oynadı.
2015’te Santander UK Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Böylece büyük bir Britanya bankasına başkanlık eden ilk kadın unvanını aldı. Bu atama, finans sektöründe kadın liderliğine açılan önemli bir kapı ve Vadera’nın cam tavanları yıkan kariyerinin simgesiydi.
Shriti Vadera, belki de en çok 2008 küresel finans krizi sırasındaki rolüyle tanınmaktadır. Bu dönemde sergilediği kriz yönetimi performansı, sadece kendi kariyerinde değil, Birleşik Krallık finans tarihinin seyrinde de belirleyici olmuştur. Vadera, Gordon Brown hükümetinin finansal kriz yanıtını yönlendiren baş mimarlardan biri olarak, bankacılık sistemini çöküşten kurtarmak için yenilikçi bir kurtarma planının tasarlanmasına önayak oldu
2008 Eylül ayında yatırım bankası Lehman Brothers’ın çöküşüyle derinleşen kriz ortamında, Vadera ve ekibi zamanla yarışıyordu. ABD Hazine Bakanlığı’nın bankaları doğrudan sermayelendirme yaklaşımına mesafeli durduğunu Washington’daki görüşmelerde gözlemleyen Vadera, ülkesine dönerken uçakta tek başına kalma pahasına cesur bir karar aldı: İngiltere, kendi bankalarını kendi sermaye desteğiyle ayağa kaldıracaktı.
Bu karar o an için belirsizliklerle doluydu; zira uygulanacak plan “raflarda hazır bekleyen” bir reçete değil, tamamen yeni ve kapsamlı bir müdahale olacaktı. Vadera’nın ifadesiyle, bu durum “uçakta alınan oldukça yalnız bir karardı” ancak başka çarenin kalmadığı da ortadaydı.
Planın detaylandırılması için Vadera, Standard Chartered Bank’ın Londra’daki genel merkezinde bankacılar ve danışmanlarla gizli bir toplantı düzenleyerek kılı kırk yardı.
Sadece bir hafta içinde, 7 Ekim 2008’e gelindiğinde hükümetin kurtarma paketi büyük ölçüde hazırdı. Gece gündüz demeden çalışarak planı tamamlayan Vadera, piyasalara güven verebilmek adına son sunumu Başbakan Brown’ı gece yarısı uyandırıp onaylatacak kadar işe kendini adamıştı.
Ertesi sabah 8 Ekim 2008’de paket açıklandığında, ne getirileceği tam kestirilemeyen bu radikal adımın piyasalar tarafından nasıl karşılanacağı büyük bir endişe konusuydu. Vadera o anı “hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım, ama önemli olan bunu belli etmemekti; sonuçta tüm paket güven üzerine kuruluydu” diye anlatır.
Nitekim bankaların sermaye yapısını güçlendirmek, kredi akışını devlet garantileriyle güvence altına almak ve likidite sağlamak için toplam yarım trilyon sterline yaklaşan destek tedbirlerini içeren bu paket, piyasalarda beklenen güven etkisini yaratmayı başardı.
İlk tepki olumlu oldu ve en azından panik dalgası kontrol altına alındı.
Kurtarma planı kapsamında hükümet, tüm bankaları kapsayacak 50 milyar £ sermaye enjeksiyonu, kredi piyasalarını desteklemek için 250 milyar £ devlet garantisi ve bankalararası likiditeyi sağlamak üzere 200 milyar £ likidite kolaylığı açıkladı.
Shriti Vadera bu tedbirlerin amacını “sistem çapındaki tüm sorunları çözmek zorundaydık” diyerek özetlemiştir.
Gerçekten de bu paket, krizin en şiddetli anında finansal sistemi ayakta tutmak için ne gerekiyorsa yapmak prensibine dayanıyordu. Plan açıklandıktan sadece birkaç saat sonra, en kırılgan durumdaki Royal Bank of Scotland’ın CEO’su Vadera’yı arayıp bankasının ihtiyaç duyacağı sermaye miktarının tahmin edilenden çok daha yüksek olacağını söylediğinde bile Vadera buna hazırlıklıydı; nitekim RBS’in gerçek sermaye ihtiyacı başlangıçta telaffuz edilen 5-10 milyar £’un katbekat üzerinde, tam 45 milyar £ olarak gerçekleşti
Bu, krizin derinliğini ortaya koysa da aynı zamanda Vadera ve ekibinin paket boyutunu neden bu denli büyük tuttuğunu da haklı çıkarıyordu.
Kriz yönetiminde Vadera’nın en dikkate değer yönü, soğukkanlılık ile proaktif önlemleri dengelemesi oldu. Zihninde en kötü senaryoları dahi canlandırarak önlem alması sayesinde, örneğin ATM’lerde nakit kalmaması gibi toplumsal panik yaratacak durumların farkında olarak hareket etti
Bir röportajda o döneme dair “binlerce insanın günlük yaşamı, eğer bu plan işe yaramasa çok kötü etkilenebilirdi; o baskının ağırlığını hissettik” diyerek, kararlarının toplumsal etkisini de hesaba kattığını belirtmiştir
Sonuç olarak, Shriti Vadera’nın kriz yönetimindeki başarısı İngiltere’nin finans sistemini çöküşün eşiğinden döndürmekle kalmadı, aynı zamanda 2009 G20 Londra Zirvesi’nde küresel ölçekte 1 trilyon dolarlık ekonomik destek paketi kararıyla taçlandı
Vadera, bu zirvenin hazırlık sürecinde de aktif rol oynayarak dünya liderlerinin koordinasyonuna katkı sağladı ve küresel finansal istikrar için gereken adımların atılmasında perde arkasında etkili oldu
Shriti Vadera’nın kriz yönetimindeki performansı, finans sektöründeki liderler için bir ders niteliğindedir. Öngörü, cesaret, iletişim ve kapsamlı planlama birleştiğinde, en şiddetli fırtınalar dahi atlatılabilir. Vadera’nın deneyimi, kriz anlarında liderlerin yalnızca teknik bilgiye değil aynı zamanda güven inşa etme ve değerlerine sadık kalma becerilerine de ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Onun deyimiyle, “böylesine gerçek ve küresel bir krizi yönetmek için, anın adamı (ya da kadını) olmak gerekir”– ki kendisi o dönemde tam da böyle bir lider olarak öne çıkmıştır.
2015’te Santander UK Yönetim Kurulu Başkanı olan Shriti Vadera, bankayı dijital çağa hazırlamak için “insan dokunuşuyla dijital banka” vizyonunu benimsedi. Banka içindeki silo yapıları kaldırıldı, çevik çalışma modeli teşvik edildi ve Avrupa genelinde dijital altyapıyı modernize eden OneEurope programına aktif katılım sağlandı.
Vadera döneminde dijital müşteri sayısı 6,3 milyona ulaştı, mobil bankacılık her gün ortalama 1.400 yeni kullanıcı kazandı. Bu büyümeyi desteklemek için 2020’de küresel çapta 3.000 yeni BT personeli alımı planlandı; Santander UK de bu dönüşümün merkezinde yer aldı.
Pandemi sürecinde bile kesintisiz hizmet sunarak dijital altyapının dayanıklılığı test edildi. “Simple, Personal, Fair” mottosuyla kişiselleştirilmiş hizmetler geliştirildi. Görev süresi sonunda Vadera’nın liderliği, bankanın dijital ve kültürel dönüşümünde kalıcı izler bıraktı.
Shriti Vadera, finansal başarı ile çevresel ve toplumsal sorumluluğu birleştiren liderlik anlayışıyla öne çıkıyor. Santander UK’de sürdürülebilirliği stratejinin merkezine koyarak, 2020 strateji raporunda “sürdürülebilirlik ve stratejik yönümüz ayrılmaz bir bütündür” ifadesini kurumsal bir ilke haline getirdi. Vadera’ya göre, finansal kurumlar yalnızca kârlılıkla değil, topluma ve çevreye katkılarıyla da değerlendirilmeli. 2017’de “yalnızca başarılarımızla değil, daha sürdürülebilir bir gelecek için yaptıklarımızla gurur duyuyoruz” sözleriyle bu yaklaşımını net bir biçimde ortaya koydu.
Vadera, finansal okuryazarlık ve kapsayıcılığı da sosyal sürdürülebilirliğin temel unsurları arasında gördü. “Finansal dahiliyet ve okuryazarlık gibi sorunları ele alarak olumlu sosyal etkimizi maksimize edebiliriz” diyerek bankaların bu konudaki rolünü vurguladı. Uluslararası alanda ise, 2009 G20 Londra Zirvesi’nin hazırlığında kilit müzakereci olarak yer aldı; bu zirvede IMF ve kalkınma bankaları üzerinden sağlanan 1 trilyon dolarlık teşvik paketi gibi kritik kararların alınmasında etkili oldu. Ayrıca, 2010’da Güney Kore hükümetine ve Avrupa borç krizinde çeşitli hükümetlere danışmanlık yaparak küresel ekonomik yönetişime aktif katkı sundu.
2023’te Dünya Bankası’nın Özel Sektör Yatırım Lab’ine Mark Carney ile birlikte eşbaşkan olarak atanan Vadera, gelişmekte olan ülkelerde iklim ve kalkınma yatırımlarına özel sermaye çekmeyi amaçlayan bu girişimle küresel sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sunmaya devam ediyor. Aynı zamanda IIF Yönetim Kurulu üyeliği ve Chatham House gibi platformlardaki görevleriyle küresel ekonomi ve yönetişimde etkili bir aktör olan Vadera, ESG prensiplerinin finans sektörüne entegrasyonu konusunda da öncü. Ona göre, “kısa vadeli kazançlarla uzun vadeli sürdürülebilir değer yaratmak arasında denge kurmak artık bir tercih değil, zorunluluk.”
Vadera’nın deneyimlerinden finans sektörü profesyonellerinin çıkarabileceği pek çok ders bulunuyor.
Shriti Vadera’nın liderlik anlayışı; otantik olmak, cesaretle düşünmek ve başkalarına yol açmak üzerine kurulu. Farklı kültürlerden ve sektörlerden gelen deneyimleri, bu yaklaşımını besliyor. Kadınlar ve azınlıklar için kapsayıcı ortamlar oluşturmanın önemini, bizzat yaşadığı zorluklardan yola çıkarak savunuyor.
Vadera, kadın temsilini artırmak için somut adımlar atılması gerektiğini savunuyor. 2016’da yaptığı bir konuşmada, iş ilanlarında kullanılan bazı ifadelerin kadınları başvurmaktan caydırdığını vurgulamıştı:
“Erkekler, niteliklerin %60’ına sahipse başvuruyor. Kadınlar %100’ünü karşılamadıkça başvurmuyor. ‘Hırslı’, ‘dominant’ gibi kelimeler itici gelebiliyor.”
Kurumlara daha kapsayıcı bir dil kullanmalarını önerdi. Ayrıca başlangıçta temkinli yaklaşsa da, kadınlar için uygulanan kota sistemlerini desteklemeye başladı. Ona göre bu mesele, hem kültürel hem yapısal dönüşüm gerektiriyor.
Vadera, kariyerini sürekli yeni meydan okumalarla şekillendirdi. Kamuda, özel sektörde, bankacılıkta ve kültür-sanat alanında lider roller üstlendi. 2021’de Royal Shakespeare Company’ye başkan olarak atandığında, bu göreve gelen ilk kadın ve ilk etnik azınlık temsilcisi oldu.
Finansta analiz ve risk yönetimi, hükümette politika ve diplomasi, kurumlarda dönüşüm liderliği, sanatta yaratıcılık... Tüm bu deneyimler onun esnek düşünme ve yaşam boyu öğrenme felsefesinin bir yansıması.
Vadera’nın liderliğinde amaç her zaman ön planda. Bankaları krizden kurtarırken de, dijital dönüşüm yönetirken de, nihai hedefin insanlar ve toplum olduğunu vurguluyor. Ona göre “amacı olan kurumlar daha dirençli olur” ve bu değerler, zor zamanlarda yol gösterir.
Shriti Vadera, ilham verici bir liderlik modeli olarak, finans sektörünün farklı disiplinlerindeki profesyonellere hitap eden nadir isimlerdendir. Onun bütüncül bakış açısı, bugünün karmaşık iş dünyasında başarılı olmak isteyen liderler için yol gösterici bir pusula gibidir. Kendi sözleriyle, “Dünya’da krizlerin ve fırsatların eksik olmadığı bir gerçek. Önemli olan, bunlara karşı hazırlıklı, dayanıklı ve yönünü kaybetmeden liderlik edebilmektir.”
Kaynaklar: